Yalanın Etkileri
Yalanla kendini kandırmak yaşamımızın her alanına sızmıştır. Benliğimizi ve kimliğimizi belirlemekle kalmayıp karşılıklı ilişkilerimizi de yönlendirirler. Yalanla kendini kandırmanın hep yalan söyleyen, Hem de diğer insanlar üzerinde korkunç etkileri vardır. Aşırı güve kişinin kötü kararlar almasına neden olurken yalan ve hile karşıdaki kişinin hayatını söndürebilir. İlişkilerde yalan ve hile destek olarak algılanmadıkları sürece güvensizliğe yol açar. samimiyete zarar verir. Olgunluğun bir boyutu yalanın olumlu yönlerini yakalayabilme, yalanların olumsuz etkilerden nasıl ve ne şekilde kaçınacağı mızı belirleyebilme becerisidir.
Yalanın Psikolojik Temelleri
Yalanın psikolojik temelleri ile ilgili arayışlar birkaç temel kurala ve prensibe indirgenemez. Başlı başına bir bilim, bir konudur. Bu konularda yeni veriler toplanmalı ve çalışmalar yapılmalıdır. Biyolojik temelleri üzerinde durduğumuzda yalanın hayvanlar aleminde de yaygın olduğunu, sadece insanlığa özgü bir özellik olmadığını vurgulamıştık. İnsan oğlu yalanda bir adım öndedir ve kendini kandırma kavramıyla olayın boyutları daha da büyür olayın ruhsal boyutuyla ilgili çalışmalar, kendini kandırma ve yalanın ayrılamayacak kadar birleşmiş olduklarını ortaya koyar. Yalanla kendini kandırma birbirlerine hizmet ederler.
Daha da önemlisi sosyal ilişkilerimizi, belleğimizi, iç görünüzü ve kendimizi kandırmamızı güçlendirir. Her çocuk gereklilik sonucu, kimliğini ispat etmek için yalana başvurur. Yalan sosyal ortamda kullanmaları için çocuklara yetişkinler tarafından öğretilir kendimizi kandırmamız yetmiyormuş gibi başkalarının yalanlarını yakalamayı ve onların yalan söylemelerini kolaylaştıracak ortamlar yaratmayı da öğreniriz. Bazen yalan söylendiğini anladığımız halde işimize öyle geldiğinden anlamazlıktan geliriz. Böylece kendimizi bir kez daha kandırmış oluruz.
Yalan Ne Zaman Başlar?
Kendini kandırmak çocukluğun ilk yıllarında başlar. Benlik algımızı ve benlik saygımızı korur ve kuvvetlendirir. Yalan ve kendini kandırmak, iç dünyamızın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dış dünyamızı şekillendirmemize yardımcı olur. Gerçeğin çözülmesi, beyin fonksiyon bozukluğu, özellikle sözel ve sözel olmayan bilişsel kabiliyetler arasındaki dengesizlik ya da çocuklukta yaşanan travma gibi tecrübelerle açığa çıkar. Eğer çocuk diğer insanla başarılı ilişkiler kuramazsa (ilk önce ailesiyle), bu bozukluk zayıf benlik olgusuna kadar uzanır. Başkalarından geri bildirim almayanlar kendilerini aşırı derecede kandırlar bunu da patolojik yalanlar biçiminde başkalarına yansıtırlar.
Çok az insan doğası gereği ustaca yalan söyleyebilir. Böyle insanlar yalanı silah olarak kullanabilecekleri mesleklere girerler (politika ve pazarlamacılık gibi). Bu beceriye sahip olan kişilerin ilaveten karakter bozuklukları (narsisist, anti-sosyal kişilik bozuklukları gibi) olabilir. Bu bozukluklar, bu gün yalan, yarın başka yollarla insanlığa büyük zararlar verecektir.
Yalan Söyleme Becerisi
Kendimizi ve başkalarını kandırma becerileri geliştirdikçe yalanı yakalama becerisi de geliştiririz. İnsanların yalanı yakalama becerisi yalan söyleme becerilerine göre daha az gelişmiştir. Çok az insan yalan yakalama konusunda olağan üstü beceriye sahiptir. Yalan yakalama konusunda uzman olduklarını iddia eden o ünlü çoğunluk esasında kendilerini kandırmaktadır. Bu uzmanlara inanarak kendimizi büyük riske atmaktayız. Öte yandan bir sürü insan doğal yalan yakalama becerilerini kullanmaz. Oysa ne kadar çok yalan yakalayabilirsen sosyal güvenliğimiz de o kadar artar.
Kişinin başkalarını veya kendisini kandırması ne iyi ne de kötü bir davranış olarak nitelendirilebilir. İnsan beynin evrimleşmesi ile, belki de söylenen yalanlar da görülen artış ve yalanı yakalama ihtiyacının doğmasıyla teknoloji çok önem kazanmıştır. İnsanoğlu iletişimi kolaylaştıran aletler ve metotlar geliştirmiştir. Yanlış da olsa doğru da olsa günümüzde bu gelişmeler çevreyi hatta genleri etkileyebilmek boyuta ulaşmıştır. Bu süreç insanlığa sosyal sistemleri ve genetik mühendisliği yoluyla insan evrimi etkileme fırsatı vermekte, dolayısıyla yok olma olasılığı doğmaktadır. Eğer kıyametten korkuyorsan içgüdüleri yeniden uyarlayabilmeli, yalanın fonksiyonlarını düzenleyebilmeliyiz. Ortaya çıkan gerçek şudur ki bugün insanlık için en büyük tehdit yalan değil gittikçe güçlenen kendini kandırma olgusudur.
Yalanları Nasıl Yakalarız?
Yalanları ortaya çıkarmak herkes tarafından uygulanabilecek günlük bir beceridir. Yanlış cümleleri doğrulardan ayırabilmenin temelinde birbiri ile uyumsuz sözel ve sözel olmayan mesajların belirlenebilmesi becerisi yatar. Yalanı yakalamak gelişimsel bir beceridir. çocuk büyükçe sözel olmayan mesajları okumayı ve sözel mesajlarla karşılaştırmayı öğrenir. Hayat tecrübesi kazandıkça konuşulan kelimeleri eleştirisel boyutta değerlendirmeye başlar. İnsanlar çocukluktan yetişkinliğe doğru ilerledikçe söylenen şeylerin doğru olduğunu varsaymaya başlar. Bu varsayım karşılıklı ilişkilerin güçlenmesine yardımcı olur. Beraberinde sosyal bir güvenirliği getirir.
İnsanların yalanı yakalama oranı şanslarıyla ulaşabilecekleri oranın ötesine geçmemektedir. Polisler gibi işlerinin kapsamın da yalan yakalama zorunluluğu olan insanlar becerilerine çok güvenirler. Oysa kendilerini kandırmaktadırlar; çünkü yalan yakalama becerileri sıradan insanlardan daha gelişmiş değildir. Çok az insanın yalan yakalama becerisi çok iyi bir düzeydedir. Bu insanlar ya özel bir eğitim aldıklarından ya da doğaları gereği, sözel olmayan iletişimi ve mikro ifadeleri gözden kaçırmazlar.
Yorumlar kapalı.